ERDOĞAN; “Türkiye’de tek bir meşruiyet kaynağı vardır; o da aziz milletimizin tertemiz iradesidir”
“Türkiye’de tek bir meşruiyet kaynağı vardır; o da aziz milletimizin tertemiz iradesidir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM 28. Dönem 4. Yasama Yılı açılışında yaptığı konuşmada, “Bizler, hepimiz burada her seçimde sandıkları demokrasimizin bayram yerine çeviren on milyonların takdir ve teveccühüyle bulunuyoruz. Türkiye’de tek bir meşruiyet kaynağı vardır; o da aziz milletimizin tertemiz iradesidir. Biz siyaset sahnesine ilk çıktığımızdan beri ‘meşruiyetin kaynağı millettir’ dedik ve millet egemenliğini çok güçlü şekilde tesis etmeye çalıştık” dedi.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) 28. Dönem 4. Yasama Yılı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Kurul’da yaptığı konuşma ile başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti:
“Bizler, hepimiz burada her seçimde sandıkları demokrasimizin bayram yerine çeviren on milyonların takdir ve teveccühüyle bulunuyoruz. Türkiye’de tek bir meşruiyet kaynağı vardır; o da aziz milletimizin tertemiz iradesidir. Biz siyaset sahnesine ilk çıktığımızdan beri ‘meşruiyetin kaynağı millettir’ dedik ve millet egemenliğini en güçlü şekilde tesis etmeye çalıştık. Yarım asra yaklaşan siyasi hayatımız boyunca girdiğimiz tüm mücadeleleri daima sandıktan çıkan iradeden aldığımız icazet ve yetkiyle yürüttük.
“TÜRKİYE’DE GÜCÜNÜ HALKTAN ALMAYAN AYRICALIKLARA YER YOKTUR”
Bakınız, bu ülkede bir dönem egemenlik kâğıt üzerinde millete ait olsa da hakikatte sermayenin, medyanın ve mütegallibenin tasallutu altındaydı. Vesayetin kılıcı yıllarca millî iradenin tepesinde sallanmaya devam etti. Hâkimiyeti imtiyazlıların elinden aldık, asıl sahibi olan millete teslim ettik.
Bunun için gerçekten çok çalıştık. Çok mücadele verdik. Çok ciddi bedeller ödedik. Nice saldırıları göğüslemek zorunda kaldık. Ama sonuçta Türkiye’de milletin iradesini her alanda egemen kıldık.
Şunu bugün bir kez daha açık açık söylüyorum. Türkiye’de gücünü halktan almayan ayrıcalıklara yer yoktur. Türkiye’de siyasette, hukukta, ekonomide, kamuda, sosyal ve gündelik hayatta milletin iradesine dayanmayan imtiyazlara yer yoktur. İnşallah hiçbir zaman da olmayacaktır.
Egemenliğin kaynağı milletin iradesidir. Millet de bu iradesini yürütmede seçilmiş Cumhurbaşkanı, yasamada milletvekilleri aracılığıyla kullanır. Bazı muhalefet aktörlerinin belli periyotlarla, özellikle ortaya dökülen kimi skandalları perdelemek için, gündeme getirdiği suni tartışmalar milletimizin 14-28 Mayıs seçimlerinde ortaya koyduğu iradeye saygısızlıktır, milletin bizatihi kendisine yapılmış büyük bir hürmetsizliktir.
Milletimiz Cumhurbaşkanlığında şahsımıza, Mecliste sizlere beş yıllık yetki vermiştir. Aziz milletimizden sandıkta aldığımız bu yetkiyi, inşallah, sonuna kadar en güzel, en verimli şekilde kullanacağız. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin sağladığı hızlı ve etkin karar alma, bunları uygulama imkânlarıyla Türkiye Yüzyılımızın inşasını sürdüreceğiz.
Yasama organımızın siz kıymetli üyelerinin sergileyeceği hassasiyet, yürütme olarak bize bu çabalarımızda güç ve moral aşılayacaktır. Son 23 yılda sizlerin de destekleriyle alınan büyük mesafeyi, Türkiye Yüzyılı’na yakışacak ve Türkiye’ye dar gelmeyecek yeni bir anayasa ile taçlandırma arzumuza da sahip çıkacağınıza yürekten inanıyorum.
“TÜRKİYE’NİN İMKÂNLARINI DAHA DA ARTIRMAK İÇİN KOŞTURUYORUZ”
Şunu Yüce Meclisin ve ekranları başında bizleri takip eden kardeşlerimizin bilmesini istirham ediyorum. Biz, Türkiye’nin imkânlarını, potansiyelini, zenginliklerini daha da artırmak için koşturuyoruz. Biz, Türkiye’nin kaynaklarını, yine Türkiye’nin ihtiyaçları için, bu ülkenin 86 milyon vatandaşı için, gençleri ve geleceği için seferber ediyoruz. Türkiye merkezli düşünen, üreten, çalışan herkesi de bu mücadelede yol arkadaşı olarak görüyoruz.
Bu millet için çalışan, çabalayan, söz söyleyen, siyaset yapan kim varsa aynı hedefe doğru beraberce yol almaktan mutluluk duyarız. Ama öksüzün, yetimin, işçinin, çiftçinin, emeklinin, tüccarın, sanayicinin, esnafın hakkına el uzatana da zerre miskal merhamet göstermeyiz. Bu konudaki tavizsiz duruşumuzu muhafaza etmekte kararlıyız.”
“Hak ettikleri kalıcı barış ortamıyla Filistinlileri buluşturmak uluslararası toplumun Gazze’ye borcudur”
01.10.2025

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM 28. Dönem 4. Yasama Yılı açılışında yaptığı konuşmada, “Savaşın kazananı, adil bir barışın kaybedeni olmaz. Filistinli kardeşlerimiz onurlu mücadeleleriyle barışı ve huzuru dünyada en fazla hak eden millettir. Hak ettikleri o kalıcı barış ortamıyla Filistinlileri buluşturmak, önce İslam dünyasının sonra da uluslararası toplumun Gazze’ye borcudur” dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) 28. Dönem 4. Yasama Yılı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Kurul’da yaptığı konuşma ile başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti:
“Meşruiyetini doğrudan doğruya milletimizden alan Türkiye Büyük Millet Meclisi, daima hakkın, haklının ve mazlumun yanında oldu. İsrail yönetiminin Gazze’de ve Filistin’in diğer bölgelerinde iki yıldır sürdürdüğü soykırıma, bölgede estirdiği devlet terörüne en güçlü tepki 86 milyon vatandaşımızın temsil edildiği bu koltuklardan yükseldi.
Gazze’deki toplu kıyıma karşı sergilediği tavizsiz tavırla milletimizin vicdanına tercüman olan Meclisimiz, yayımladığı yedi ortak bildiriyle farkını ortaya koymuştur. Özellikle Genel Kurul tarafından 29 Ağustos’ta kabul edilen ‘İsrail'in Filistin Halkına Yaptığı Soykırım Hakkında Tezkere’ zulme göz yumanlar ve gaflet çukurunda boğulanlar için çok güçlü bir mesaj teşkil etmiştir.
“HER PLATFORMDA, FİLİSTİN DAVASININ GÜR SESİ OLDUK”
Filistin'i Destekleyen Parlamentolar Grubu bünyesindeki çalışmalar da Gazze ve Filistin diplomasisi bağlamında Meclisimizin bir diğer başarısıdır. Hasılı bu yüce çatı, Gazze sınavını tarihimize ve millî seciyemize yaraşır biçimde tam ve eksiksiz şekilde iftiharla vermiştir. Filistinli mazlumlarla dayanışma sergileyen siyasi partilerimize ve değerli milletvekillerimize kalpten teşekkür ediyorum. Rabbim hepinizden razı olsun.
Biz de geçen hafta katıldığımız Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu başta olmak üzere her platformda, Filistin davasının gür sesi olduk. Şahsımızı, hükûmetimizi ve ülkemizi hedef alan karalama kampanyaları karşısında izzetli duruşumuzu en güçlü şekilde muhafaza ettik. Dünyanın en modern silahlarıyla topraklarına saldıran işgal kuvvetlerine kahramanca direnen Gazze’nin yiğit evlatlarını asla yalnız bırakmadık. Gazze’ye 102 bin tonu aşan insani yardım ulaştırarak, İsrail’le ticareti bundan 1,5 yıl önce tamamen keserek, Uluslararası Adalet Divanı’nda açılan soykırım davasına müdahil olarak, daha burada sayamayacağımız nice diplomatik, hukuki, ekonomik adımla, Allah’a hamdolsun, Gazzeli kardeşlerimizin yanında dimdik durduk.
“TÜRKİYE’NİN ÇABALARININ EN YAKIN ŞAHİDİ GAZZELİ KARDEŞLERİMİZDİR”
Türkiye’nin çabalarının en yakın şahidi Gazzeli kardeşlerimizdir. Filistin halkı bizim kendileri için neler yaptığımızı, nasıl bir özveriyle gayret ettiğimizi çok ama çok iyi bilmektedir. Ancak buna rağmen ülkemizin ve hükûmetimizin, bu konuda sicili hiç de parlak olmayan çevrelerden gelen haksız ve hadsiz eleştirilere maruz kaldığını görüyor, bundan dolayı büyük üzüntü duyuyoruz.
Ne şahsımız ne de birlikte yol yürüdüğümüz arkadaşlarımız, birileri gibi Filistin davasıyla iki yıl önce tanışmadık. Biz bu davaya ömrümüzü adadık. Allah izin verirse son nefesimize kadar da Filistin’in ve ilk kıblemiz Kudüs-ü Şerif’in hakkını korkusuzca savunmaya devam edeceğiz.
Şundan hiçbir şüphe duymuyorum. İnşallah tarih, Gazze’deki bu omurgalı duruşumuz sebebiyle Türkiye Cumhuriyeti’ni çağının vicdan abidesi olarak altın harflerle yazacaktır. Burada şunun da özellikle bilinmesini isterim. ABD Başkanı Sayın Trump’la gerçekleştirdiğimiz görüşmede de Gazze’de akan kanın durdurulması gündemimizin ilk sırasındaydı.
“BU UTANÇ BİR AN ÖNCE SON BULMALIDIR”
Bu konuda tekliflerimizi yaptık, çıkış yollarını gösterdik, kalıcı barış için nelere ihtiyaç duyulduğunu çok net biçimde ortaya koyduk. Bizim ilkemiz şudur: Savaşın kazananı, adil bir barışın kaybedeni olmaz. Filistinli kardeşlerimiz onurlu mücadeleleriyle barışı ve huzuru dünyada en fazla hak eden millettir. Hak ettikleri o kalıcı barış ortamıyla Filistinlileri buluşturmak, önce İslam dünyasının sonra da uluslararası toplumun Gazze’ye borcudur. Gazze kana, gözyaşına ve yıkıma artık doymuştur. Bu utanç, bir an önce son bulmalıdır.
Biz tek bir masumun daha hayattan kopartılmasını, tek bir çocuğun daha açlıktan ölmesini, Gazze’ye tek bir bombanın daha düşmesini istemiyoruz. Türkiye olarak bunun için çalışmaya tüm gücümüzle devam edeceğiz. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen, toprak bütünlüğüne sahip bir Filistin Devleti kuruluncaya kadar, inşallah, mücadelemiz sürecek.
Yaşanan onca acıya, oluk oluk akıtılan onca masum kanına rağmen, umudumuzu muhafaza ediyoruz. Nasıl ki 14 yıllık karanlığın ardından Suriye’nin özgürlüğüne kavuştuğunu görmeyi Rabbim bizlere nasip ettiyse inşallah, nehirden denize barışın, huzurun ve güvenliğin hâkim olduğu güzel günleri de göreceğimize tüm kalbimle inanıyorum. Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimize de buradan dayanışma mesajlarımızı gönderiyor, her zaman yanlarında olan Türkiye’nin, inşallah bundan sonra da yanlarında olmaya devam edeceğini önemle ifade ediyorum.”


















































