Bireysel özgürlüğün, bencilliğin ve sosyal kontrolün azalmasıyla birlikte aileler çok ciddi bozulma sürecine girmişlerdir. Geniş aile tipinde toplumun gelenekleri, görenekleri, kültürü ve değerleri sağlıklı bir şekilde yaşanıyordu.

DİJİTALLEŞME KISKACINDA AİLE

Aile, toplumu oluşturan en küçük kurumdur. Ailelerin bir araya gelmesiyle toplum meydana gelir.  Aileler ne kadar sağlam yapıda olurlarsa, toplum da o kadar sağlam yapıda olur. Ailelerde meydana gelen bozulma, toplumun bozulmasına neden olur.

Aile kurumu; tarih boyunca toplumdan topluma, kültürden kültüre değişiklikler gösterse de varlığını sürdürebilmiştir. İlk çağlardan yirmi birinci yüzyılın başlarına kadar geniş aile tipi çok yaygındır. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş, tarımda insan gücüne duyulan ihtiyacın azalması,  köylerden kentlere göçün artması ve teknolojinin gelişmesi sonucunda geleneksel aile yapısından anne, baba ve çocuklardan oluşan ve adına çekirdek aile denilen aile tipi ortaya çıkmıştır. Çekirdek ailelerin çocuklarının bazıları çekirdek aile yapısını devam ettirirlerken bazıları da evlenmeyerek tek başına yaşamayı tercih etmişlerdir. Bu durum tek kişilik aile türlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Bireysel özgürlüğün, bencilliğin ve sosyal kontrolün azalmasıyla birlikte aileler çok ciddi bozulma sürecine girmişlerdir. Geniş aile tipinde toplumun gelenekleri, görenekleri, kültürü ve değerleri sağlıklı bir şekilde yaşanıyordu. Çekirdek ailelerin yaygınlaşmasıyla birlikte geleneklerin, göreneklerin, kültürün ve değerlerin yaşatılmasında önemli aksamalar görülmeye başlanmıştır. Tek kişilik aile tiplerinde bu durum daha da vahim durumdadır.

Evliliğin temel amaçları; nesillerin devam ettirilmesi, evlenen gençlerin cinsel ihtiyaçlarını toplumda genel kabul gören bir şekilde karşılamalarıdır. Bunlar aynı zamanda evliliğin sebepleridir. Evliliğin sebepleri olduğu gibi evliliğin bir de sonuçları vardır. Bunlar; çocuk, mal, mülk, makam, ve statüdür. Günümüzde evliliğin sebepleri ile sonuçları yer değiştirdiği için toplumda boşanmalar artmıştır. Boşanmaların artmasıyla birlikte parçalanmış aile türü ortaya çıkmıştır. Parçalanmış aile bireyleri ve çocukları toplumda tehlikelere en açık aile türünü oluşturmaktadır. Evli çiftler karşılaştıkları sorunların çözümünde aceleci davranmaları ve aile bütünlüğünü korumak için gerekli fedakârlığı yapmamalarından dolayı artan boşanmalar sonucunda hem kendilerini hem de çocuklarını tehlikeye atmaktadırlar.

Kültürümüzde yaygın olarak kabul gören; “Gelinlikle girilen evden, kefenle çıkılır” ya da ´’ Pazara kadar değil mezara kadar” anlayışı her geçen gün kan kaybına uğramaktadır. Boşanan çiftler boşanmayı her ne kadar birey özgürlük kapsamında değerlendirseler de bu durumun toplumsal boyutu ağır bastığı için bu salt bireysel özgürlük kapsamda değerlendirilmemelidir. Parçalanan ailelerin bireylerinin ve çocuklarının sorunları tüm toplumu ilgilendirmektedir.

Küresel güçler; toplumları bozarak bir kargaşa ortamı oluşturmayı, toplumun kurallarını değil de kendi kurallarını hâkim kılmak için çalışmaktadırlar. Bunun için; sen bir bireysin, özgürsün, sana kimse karışamaz, geleneğin, göreneğin, kültürün, değerin hiçbir önemi yok. Sen nasıl istersen öyle davran. Sen dünyanın merkezindesin anlayışını her kanaldan topluma dayatmaktadırlar.

Televizyonlarda ve sosyal medyada yayınlanan dizilerin, sinemaların ve programların çoğunun aile birliğini bozmak amacıyla yapıldığı görülmektedir. Ailelere kötü örnek olabilecek her türlü davranış ve tutum, televizyon ve sosyal medyada sürekli işlenerek sıradanlaştırılmaya ve alıştırılmaya çalışılmaktadır. Aldatmak, ihanet, zina, şiddet ve değişik olumsuz davranışlar topluma dayatılmaktadır. Bu programlar ne yazık ki yeterli denetimlerden geçmemekte ve toplumu zehirlemeye devam etmektedir.

Dijitalleşmenin artmasıyla birlikte hayatımızda önemli ve köklü değişiklikler olmaktadır. Tarihin hiçbir döneminde bilgiye de kötülüklere de ulaşmak bu kadar kolay olmamıştır. Dijitalleşmenin getirdiği olumlu özellikleri kullanırken oluşan ya da oluşabilecek zararlarından korunmak için gerekli tedbirlerin de alınması gerekmektedir. 

Toplumları oluşturan aileler, toplumun inanç sistemi olan dinler ve toplumların ortak iletişim aracı olan anadiller toplumları koruyan üç önemli kaledir. Bu üç kale yoğun saldırı altında bulunmaktadır. Bu kaleler toplumun var olması için olmazsa olmazıdır. Aileler yıkılırsa, inanç sistemiz çökerse, ortak dilimiz bozulursa biz nasıl sağlıklı bir toplum olabiliriz.

Dijitalleşme kıskacında aileye sahip çıkmak; her birimizin temel vatandaşlık ve insanlık görevidir.  Toplumu oluşturan ailelerin korunması ve devamlılığının sağlanması açısından, devlet ve vatandaş iş birliği içinde ortak hareket etmelidir. Ortak hareket edemez ve ailelerin yıkılmalarını önleyemezsek, hepimizin bu enkazın altında kalacağımız unutulmamalıdır.

[email protected]