Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milleti olarak bu büyük felaket karşısında; ilk önce büyük bir şok geçirdik. Şok geçirmemiz gayet doğal bir durumdu. Şimdiye kadar ülkemizde görülen depremlerde bir ya da birkaç ilimiz zarar görmüştü

MİLLETÇE TOPYEKÜN DEPREM SEFERBERLİĞİNE…

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli 6 Şubat 2023 tarihinde büyük bir deprem meydana geldi. Bu depremde on ilimiz etkilendi. Dünya tarihinde eşine ender rastlanan bu deprem büyük yıkımlara ve can kayıplarına neden oldu. 

Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milleti olarak bu büyük felaket karşısında; ilk önce büyük bir şok geçirdik. Şok geçirmemiz gayet doğal bir durumdu. Şimdiye kadar ülkemizde görülen depremlerde bir ya da birkaç ilimiz zarar görmüştü. Bu sefer sayı bir kaçtan ibaret değildi. Tam tamına on ilimiz göçük altındaydı. Göçük altında on binlerce canımız ve miktarı hesaplanamayacak kadar büyük mal kayıplarımız vardı.

Depremde zarar gören illerimiz ve burada yaşayanlar bizim bir parçamızdı. Bunlar zor durumdaydı. Bizim zor durumda olan vatandaşlarımızın yanında olmamız gerekiyordu. Devletimiz ve milletimiz ilk şoku atlattıktan sonra hızla kolları sıvadı. Ne yapılması gerekiyorsa onu yapmaya karar verdi. Bir taraftan enkazların altında kalan canlarımızı kurtarmak, bir taraftan da yaralı ya da sağ olarak kurtulan vatandaşlarımıza her konuda sahip çıkmak adına, ne gerekiyorsa yapılmaya başlandı.

Depremin yaşandığı ilk günden itibaren bütün Türkiye tek yürek, tek vücut oldu.  Tüm Türkiye: Kahramanmaraş, Hatay, Elazığ, Malatya, Osmaniye, Adana, Adıyaman, Kilis, Gaziantep, Diyarbakır ve Şanlıurfa oldu. Onların acıları acımız, kederleri kederlerimiz, sevinçleri sevincimiz oldu. Depremin verdiği zararları medya ve sosyal medyadan gördükten sonra milletimizin yüreği yaralanmış, gözleri yaşarmıştı. Milletimizin fertleri: “Vakit durma vakti değil. Bir şeyler yapmak lazım” diyerek yardımlara başladı. Türkiye’nin bütün kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri, mahallesi, köyü, ilçesi, ili tek yürek olmuş ve adeta yardım etme yarışına girdi. Herkes elinde ne varsa vermekten, gücü neye yetiyorsa yapmaktan çekinmedi.

Yetkililerin; sivil vatandaşlarımızın bölgeye gidip orada çalışmaları engellenmemesini istemeleri üzerine, milletimiz biz gidemezsek yardımlarımız gider diyerek; ilk günden itibaren, her geçen dakika artan miktarda yardımları göndermeye başladı.

Eli kazma ve balyoz tutan madencilerimiz, arama kurtarma ekiplerimiz, Mehmetçiğimiz, polisimiz, itfaiyecilerimiz ve adlarını sayamadığımız diğer meslek grupları ve yiğitlerimiz bir Hızır gibi imdada yetişti. Arama ve kurtarma çalışmalarına tüm güçleriyle katıldı. Onlar arama ve kurtarma çalışmalarını yaparken, onları medyadan takip eden vatandaşlarımız, onların sağ kurtulmaları için dualar etti. Enkaz altından her sağ çıkarılan vatandaşımız bizler için birer sevinç kaynağı oldu. Bu süreçte an oldu ağladık. An oldu enkazdan kurtarılan her can için sevindik.

Toplanılan yardımlar kamyonlara yüklendi.  Toplanan yardımlar; sağ salim, bir an önce ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması için birlikte dualar eşliğinde, el sallanarak birer birer yolcu edildi. Tarihte İtalya’da; “Bütün yollar Roma’ya” çıkarmış ama bizde bu sefer; “ Bütün yollar deprem bölgesine” çıkıyordu. Acımız çok büyüktü. Bu acıyı hiçbir yürek tek başına kaldıramazdı. Bizler millet olarak; “Sevinçlerin paylaşıldıkça çoğalacağını, acıların paylaşıldıkça azalacağını “ biliyorduk.  Bizler de öyle yaparak acımızı paylaştık.

Evinde beslediği son ineği satan ve parasını deprem bölgesine gönderen yetmiş yaşındaki ninemizden tutun da, kendine aldığı yeni botu ayağından çıkarıp yardım toplayan yetkiliye teslim eden, teslim ederken; “ Bu botu daha yeni almıştım. Yeni bot alacak paramda yok. Onların ayakları üşümesin. Ben yalınayak yürüyerek evime dönerim. Onların gidecek evleri de yok. Bu botu mutlaka ulaştırın.” Diye tembih eden amcamıza… Tek başına küçük bir kulübede yaşayan ve üzerindeki tek yün yorganı bağışlayan teyzemize... Kumbarasında biriktirdiği bozuk paraları son kuruşuna kadar teslim eden, en sevdiği oyuncağı ve kendi giydiği eldiveni, atkıyı, şapkayı hiç düşünmeden poşete koyup teslim eden; kendileri küçük yürekleri büyük çocuklarımıza.. Üşümesinler diye varillerden soba yapan ustalarımıza… Vatandaşlarımız üşümesin diye odun, kömür, gönderen köylülerimize…Evindeki unlardan ekmek yapıp gönderen elleri öpülesi annelerimize.. Adlarını sayamadığımız ve sayamayacağımız herkese… Uzak diyarlarda olup aynı acıyı paylaşan dostlarımıza kadar milyonlarca insan, milyonlarca destan yazdı.

Tarih kitaplarından milli mücadele döneminde, milletimizin yapmış olduğu milli seferberliği okuduk.  Milli mücadeleden yaklaşık yüz yıl sonra ikinci bir seferberliği yaşadık. Hep birlikte milli seferberliği yaşamakla kalmadık, adeta destan yazdık. O zaman nasıl küllerimizden doğmuşsak, bugünde o günkü gibi tekrar küllerimizden doğacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Biz devletiyle ve milletiyle birlikte kadim ve büyük bir milletiz. Biz yiğit Türk milletiyiz.  Düştüğümüz her yerden tekrar ayağa kalktık. Düştüğümüz yerden nasıl kalkacağımızı da iyi biliriz. Allah bu millete bir daha böyle büyük acılar yaşatmasın. Depremde ölen vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, geride kalanlara da sağlıklı, mutlu uzun ömürler diliyorum.