Ülkenin genç nesillerini zehirlemekten vazgeçmelisiniz. Varsa plan proje, varsa faydalı fikirleriniz ortaya koyun. Yoksa tası tarağı toplamanız yakındır.

BAŞLASIN TÜRKİYE YÜZYILI


Ülkemiz 28 Mayısta tarihi dönemeçlerinden birini daha başarıyla atlattı. Baş döndürücü bir seçim kampanyasının ardından milletimizin üstün feraseti, sağduyusu galip geldi. Ülkece uçurumun kenarından döndük. Seçim sonrası şunu gördük. Ülkede iktidar sorunu yok ama ciddi bir ana muhalefet sorunu var. Muhalif partilerin hepsi ağız birliği halinde Tayyip Erdoğan düşmanlığı üzerinden kin ve nefrete dayalı bir seçim kampanyası yürüttüler. Ortaya dişe dokunur vatan millet hayrına bir proje kırıntısı dahi koymadılar. Müthiş bir sosyal medya algısıyla gençleri zehirlediler.
Ülkece mazlum milletlerin yanında olmamız, onların dertlerine ortak olmamız, onlara sahip çıkmamız yüzü suyu hürmetine bu kökü ve gözü dışarıda olan muhalefetin bütün hesapları bozuldu. Yoksa halimiz cidden dumandı. Buradan çıkaracağımız çeşitli dersler var.
Ana muhalefet denen ve bunların etrafında toplanan partilerin bu yenilgiden sonra ellerini kafalarının arasına alıp düşünmelerinde fayda var. Sizler yerli milli siyaset yapmadıkça, Avrupalardan, Amerikalardan aferinden almayı bir kenara koyup, bu aziz milletle beraber olmazsanız, siyasi kariyerlerinizin kısa sürede bittiğini göreceksiniz. Sizi sadece Tayyip Erdoğan düşmanlığı yapmak kurtarmayacak. Ülkenin genç nesillerini zehirlemekten vazgeçmelisiniz. Varsa plan proje, varsa faydalı fikirleriniz ortaya koyun. Yoksa tası tarağı toplamanız yakındır.
Ülkenizin seçilen Cumhurbaşkanının yemin törenine dünyanın dört köşesinden devlet başkanları, başbakanları, üst düzey yöneticileri, Nato genel sekreteri geliyor. Herkes ayakta alkışlıyor. Ana muhalefet lideri kin ve nefretini şahsileştirmiş oturduğu yerden kalkamıyor. Gerçi kendisi bir mitinginde halka şöyle seslenmiş. “Bir kişi oturduğu yerden kalkamıyorsa, ya büyük bir suç işlemiştir, ya da altına pislemiştir” demişti. Neyse ki senin ayağa kalkıp kalkmaman çokta önemli değil. Dünya ayağa kalkmış sen eksik kal.
Yirmi yılı başarılarla geride bırakmış, ülkemizin çeyrek asrına mührünü vuracak olan Ak Parti hükümetinin de hiç beklemediği alanlardan çelme yediğini gördük. Birileri Hükümetle halkın arasını açabilmek adına sürekli yeni yeni numaralarla karşımıza çıktı. En ufak zayıf yönleri bile kullandılar. Bunları öyle ustaca kullandılar ki, hükümet fark ettiğinde ya geç kaldı, bazen de anında aksiyon alamadı. Eski siyasetçilerden Demirel’in Boş tencere seçim kaybettirir sözü hatıralarda hala tazeliğini koruyor. Bir anda dolarla, faizle, patatesle, soğanla, market fiyatlarıyla oynadılar. İnsanların hükümete karşı güvenini zehirlediler. Hükümetin 15 Temmuz sonrası aile ve gençlerdeki manevi hasarı onarıcı tedbirleri ihmal etmesini de fırsat bildiler. Sosyal medya aracılığı ile özellikle gençlerimize kin ve nefret tohumları ektiler. Hükümet ekonomik krizi dış etkenlerden kaynaklandığını anlatsa da kimse dinlemedi. Müthiş bir güven sorunu oluştu. Seçimler yaklaşırken biraz daha öncesinden hızlı aksiyon alınabilirdi. Teşkilatlar çok çok öncesinden harekete geçirilebilirdi. Bir takım teşkilat mensupları iki resim bir selfi yerine, insanları kapı kapı ziyaret edip, konu komşusuna, etrafına bu ekonomik krizin aslında tencere tava darbesi olduğunu anlatabilirlerdi. İşi Reise havale edip, kolay yoldan işin içinden sıyrılmaya baktı. Davaya adanmışlar kenardan seyretmek zorunda kaldı. Allahtan Seçimler yaklaşınca son bir hamle ile toparlanma emareleri görülünce insanlar eski dava ruhunu yakaladı.
Ülkemizin Savunmada, Ulaşımda, Sağlıkta, Sanayii de hamle üstüne hamle yapması elbette ki çok çok önemli. Kendi bölgesinde güç merkezi olabilmek, uluslararası çıkarlarını korumak, ikinci yüzyılda hedeflerimize ulaşmak güçlü devletle olur. Güçlü devletlerde güçlü yöneticilerle ayakta kalır. Bunların hepsinin gücünün kaynağı ise ülkenin üzerinde yaşayan insanların yöneticilerine olan sadakat ve güvenidir. Bu güven zehirlenmemelidir.
Yeni Türkiye Yüzyılında devletimizin büyük projeleri yaparken aklında hep en büyük projenin halkının
refah ve mutluluğu olduğunu bulundurmalıdır. İnsanların her zaman parti teşkilatları kanalıyla
kalbine, ruhuna, cebine olumlu dokunuşlar yapmalıdır. Parti teşkilatlarımız, hükümetin halk ile
arasındaki nefes olmalı. Halkın yaşadığı en ufak olumsuzlarla ilgilenmeli, ona çözüm önerilerini
hükümete iletmelidir. Bir daha işi Reise havale edip, Reisle millet arasındaki nefes alış verişine set
olmamalıdır. İşte o zaman Türkiye Yüzyılı nice nice Yüzyıllara damgasını vuracaktır.