Cidden Hesap uzmanı Kemal abimin durumu çok vahim. Adam ömrü hayatında bir kere Cumhurbaşkanı olmak istedi. Bu kadar SSK kariyeri var. Bunca CHP genel başkanlığı geçmişi var.

VAH VAH KEMAL


Ekrem İstanbul’daki çarpışan belediye otobüslerini, yoldan çıkan metrobüsleri, patlayan su borularını, bozulan metroları vs. görünce ben çok üzülüyorum demişti. Ben de bu hesap uzmanı Kemal abimizi görünce inanın çok üzülüyorum. Hadi Ekrem üzülünce Büyükelçilerle Rakı balık yiyor. Yunan adalarına kafayı toparlamak için gidiyor, Uludağa kayağa falan gidiyor da, üzüntüsünü gideriyor. Sonrada tatil bana yakışıyor diye bize hava atıyor. Ben ne yapayım. Bir yere gidemiyorum, gitmiyorum. Hep bu vatanın daha iyi olması için Reis gibi çalış babam çalış. Bir de yeni yetme algı çocukları kıymet bilse…
Cidden Hesap uzmanı Kemal abimin durumu çok vahim. Adam ömrü hayatında bir kere Cumhurbaşkanı olmak istedi. Bu kadar SSK kariyeri var. Bunca CHP genel başkanlığı geçmişi var. Sizden çok mu bir şey istedi. Şu yetmiş kusur yaşına gelmiş adama bu yapılır mı? Doğrusu Kemal abim hak etmiyor. Ekrem üzülür mü bilmem ama ben çok üzülüyorum ya… Bir cumhurbaşkanı olabilmek için yaşlı başlı adama ne yalanlar söylettiler, ne garip garip hareketler yaptırdılar. Adam o yaşında kırk gün boyunca elle kalp nasıl yapılır kursuna bile gitti. Harbiden güzel kalp yapmayı o yaşında öğrendi. Ama o nu. elle kalp yapma kursuna gönderenlerin kendileri bir türlü kalp yapamadılar. Sürekli kalp kırıp durdular. Kemal abim şimdilerde sinirinden masaları yumrukluyor. Ben buradayım diye…
Bu Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde hesap uzmanı abimizi fena kumpasa getirdiler. Kemal Abimizin bütün yaptığı hesaplar şaştı. Alan alacağını aldı, kenara çekildi. Bir iki göstermelik seni ikinci turda da destekliyoruz tarzı cılız biri iki açıklama yaptılar. Adam bunu hak ediyor muydu? Hak ediyordu. Bir söz var, düşenin dostu olmaz diye. Gerçi bu söz bizim örf adetlerimize aykırı bir söz. Biz düşenin dostu, mazlumun dostu önce Allah, sonra biziz deriz. İşte bu yüzden ben üzülüyorum.
Hesap yanlıştı taaa başından beri. Önce kendi sırtını Amerikaya, Avrupaya dayadı. Ardından kurduğu masanın, sonradan anlaşıldı ki, Halil İbrahim sofrası değil, yuvarlak çilingir sofrasıymış milletçe anladık. Kolundan tuttuğunu bu çilingir sofrasına oturttu. Sonra da aman masadan kalkmasınlar diye başladı hayali mevkiler, makamlar, bakanlar, milletvekillikleri, vs dağıtmaya. Bunu sezen, sazan avcıları Kemal abimden beş vekil bana, onbeş vekil ona ver, buda yetmez üstüne Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı ver, o da kesmez yer içeriz ama bulaşıklara karışmayız, sofrayı kuran kaldırsın. Hesabı da ödemeyiz, hepsini sen ödersin. Bizi sonuçta sen masaya çağırdın. Paran yoksa bulaşıklar seni bekliyor, dediler. Bu gripte Cumhurbaşkanlığı sevdasına hepsine tamam dedi.
Buna rağmen kendince uzun uzun hesap yaptı. Gene oyları yetmiyordu. Bu süreçte çok paraya da ihtiyacı vardı. Kemal abim temiz, yeni çamaşır makinasında yıkanmış para bulabilmek için, o yaşında önce taa Amerika’ya gitti. Son parasını hamburgerciye verecekti ki, Allahtan Amerikalılar sekiz saat sonra, ne karşılığı yedirdikleri hala belli olmayan buna bir hamburger ısmarladılar. Sonra Koştura koştura Londraya gitti. Tam Almanyayada gidecekti ki, Meralle Ekrem Kemal abimi, İstanbulda çelme takıp düşüreceklerdi. Kemal abimde apar topar İstanbula geldi. Duruma son anda müdahele etti.
Sonrasında Denize düşen yılana sarılır dedi. Kandildeki Karayılana sarıldı. Onlara da bir sürü vaatler verdi. Sonunda HDP nin de desteğini aldı. Böylece Cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan etti. Bundan sonrası kolaydı zaten. Fonlanmış anketler, yeşil yeşil dolarların havalarda uçuştuğu Tv kanalları, gazeteler, Kemal abime verdiler gazı, verdiler gazı, kendini bir anda Karadeniz’deki yerli doğalgazdan bile kıymetli, TCG Anadolu uçak gemisinden bile büyük gördü.
Bunca yıl ne ekonomik kriz atlatmış, ne askeri darbeler görmüş, ne sıkıntılara katlanmış, Aslan gibi evlatlarını vatan için şehit vermiş, bu millet, bir iki soğana, patatese mi bu vatanı satacaktı. Nitekim
on dört mayısta da satmadı. Sana bir ders olsun diye, Millet vekilliğinde Reise yolun açık dedi. Cumhurbaşkanlığında seni öyle yüzde elli ile seçmeyeceğiz, biraz bekle dedi. Biz seni öyle bir seçelim ki Amerikanın da Avrupanın da, içerdeki, dışardaki ne kadar vatan haini varsa hepsinin sesini uzun bir süre kesecek bir oranla seçmek istiyoruz, Reise sen bunu hak ediyorsun dedi.
Sonuçta Kemal abim kafasını ellerinin arasına alıp yeniden bir hesap yapar mı? Ben bu hesabın neresinde yanlış yaptım der mi? Bilmem ama, fena halde dolandırıldı. Uyanıklar bu zaafını iyi kullandılar, hak etmedikleri halde kimi, milletvekilliklerini peşin peşin aldı. Kimi de Kemal abimin asla yerine getiremeyeceği sözler aldılar. İkinci tur sonrası çarşı fena karışacak. Ortalığı toz duman kaplayacak. Göz gözü görmeyecek. Bana da, ikinci tur akşamında balkona semaver çayım eşliğinde Reisin balkon konuşmasını izlemek düşecek.